Henüz bir ceninken o ayakları öpülesinin karnında, önce hayata tutunmak için, kendi dışında her şeyi unutuyor insan. Sarmalanıyor o küçücük dev alanda, haftalar geçiriyor. Bir gün faniliğe açtığında gözünü, ilk nefesinde ağlamayı öğreniyor hayattan. Sora dünya denen yerde en tanıdık gelen sesi, kokuyu arıyor; annesini buluyor.
Ben annemin ardından babamı görüyorum düşlerimde; narin yüzlü, kibar adamı. Sonra kapı aralığından sızan yeni ruhları; “büyükanne, teyze, amca, hala” diyorlar bu gelenlere. Kocaman sandığım küçük bir alandan, annemin karnından dünyaya. İlginç geliyor. Zorlanıyorum. Kırkıncı günümle birlikte halka karışıyorum. Biz de öyledir. 40 gün çıkmayacaksın evden. 40 uzun gün. Yok yok öyle dediğime bakmayın uzun falan gelmiyor o zamanlar. Zaten evdeyiz genelde. Annem, ben, babaannem, dedem ve ara sıra babam. Hayat evde geçiyor anlayacağınız. Ben de zamanla öğrenmeye başlıyorum, hayatı, yaşamayı. Kalabalıklaşıyorum ve henüz üç yaşındayım.
Yıllar boyu öğrenemediğim tek şeyse; adım. Sahi adım neydi benim? Ayşe derdi herkes. Ayşe; yaşayan demekti. Uzun zamandır bir bebek hayali kuran ailemi hayata yeniden bağlamışım. “Sanki yeniden başladı dünyamız dönmeye”, öyle derdi babam. Anladığımda yedi yaşındaydım. Zaman hızla akıp geçerken, ben büyüdüm, hafızam birçok şeyi unuttu çocukluğumdan kalan. Unutamadığım tek şey annemin bana ismimle hitap etmemesiydi. Rabia derdi bana. Nedenini hiç sormadım, o da söylemedi. İlkokulla birlikte Büyükşehir’e okumaya gönderildim. Yılda iki kere olan uzun aile ziyaretleri ben büyüdükçe azalmaya başladı. Sonra bitti. Büyüdüm, büyürken kaybettiğimi göremedim. Unutuyor insan. Hayatın koşturmacasına başlayınca her şeyi unutuyor. Okul, sınavlar, iş hayatı, sonra eş, çocuklar derken, unutuyor işte.
Unuttuğumu annemi kaybettiğim o gün anlıyorum. O gün soruyorum ilk kez kendime; “neden Rabia” diye. Neden Rabia diye seslenirdi? Sorumun karşılığını bulacağıma sonsuz inandığım o kapıyı çalmak için çıkıyorum yola. Adana’ya doğduğum topraklara dönüyorum. Annemin ahretliği var; Necla Teyze. Çalıyorum kapısını. Beni görünce ahretliğini görmüş kadar seviniyor kadıncağız. İçeri alıyor, ikram kıyamet.
Sorsam diyorum, ayıplar mı beni? Bu zamana kadar sormadın mı e be kızım der mi? Bir cesaret topluyorum kendimi ve yapıştırıyorum soruyu. Neden bana Rabia derdi?
Hem ağlıyor hem anlatıyor; Annenin hayalindeki kadın; Rabia Adevviyye. Ayşe kızım, annen dünyayı onun bir nebzesi gibi geçirebilme umuduyla yaşadı. Hayalini kimseye anlatmazdı ama ben bilirdim. Rabia öyle bir kadındı ki, annenin anlattığı gibi ben de sana anlatayım;
“Basra'da dindar bir babanın fakir çocuğu olarak doğuyor Rabia, baliğ olmadan vefat eden anne-babasından sonra, fakirlik ve öksüzlük mihneti altında yalnız bir hayata mecbur kalıyor. Allah âdildir. Bir yandan alırsa, diğer yandan verir kızım. Bu yokluk ve mahrumiyet, kendini Allah'a veren Rabia'da manevi duyguların inkişafına sebep oluyor; iç âlemine dönüyor. Öyle bir zaman geliyor ki; zamanın şeyhleri ve mürşid''leri Rabiatül Adeviyye'yi ziyaret edip sohbet meclisleri oluşturuyorlar. Rabia’nın kulübeciğinin içinde serili bir hasır, köşesinde ise içi hurma yaprağı ile dolu bir minderciğinden ibaret ev döşemesi var. Bu onu hiçbir zaman üzmemiş kızım, bilâkis her zaman huzur verip vecd almasına sebep olmuş.
Nitekim kendisini ziyarete gelen Süfyân-i Sevrî, “Yâ Rabia, arzu ederseniz yakınlarınız size yardım ederler. Bulunduğunuz bu mütevazı döşemeyi değiştirir, hâlinize bir çekidüzen verirler” diye bir teklifte bulunmak istemiş, ancak Rabia'nın cevabı kesin olmuş: Ben hâlimden müşteki değilim ki, onlara müracaat ihtiyacını duyayım. Hatta içinde bulunduğum hâlden, Bütün dünya elinde Olan’a dahi müracaat etmedim. Nerede kaldı ki, o dünyanın zerresine sahip olan âciz insanlara rica edeyim!”
İşte böyle… “Annen bir nebze olsun Rabia olarak yaşamayı ve senin de öyle olmanı çok arzu etti” dedi. Birlikte uzun uzun ağlaştık. O günden sonra hayatın koşturmacasına bir virgül koyarak Rabia olabilmek, vuslata varabilmek, Rabbe kavuşmak ve süt kokusunu bir kez daha duyabilmek için imanımın son gücüyle savaştım. Ölümünün ilk zamanlarında her gece rüyamda gördüğüm annem Ayşe'm diye seslenirdi bana. Sonra uzun yıllar rüyalarıma hiç uğramadı. Bir gün sohbet meclislerinde uzun uzun annemi anlatırken, yaşadıklarımı anlatırken buldum kendimi. Sonrası uzun, aşk dolu bir yolculuk.
Yıllar sonra aşk için savaş bitip sukuta erdiğimde, elden ayaktan kesildiğimde bir kez daha gördüm onu. Rüyamda; “gel” dedi, “gel, sen Rabia oldun”... Huzur içinde kapadığımda gözlerimi hatırladığım son ses yine onun sesiydi. Doğum ve ölüm anı, aslında ikiz kardeşti!
Rabialar, Sümeyyeler, Ümmü Gülsümler olabilmek umuduyla...
Bu hikâyeyi yazdığımda kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum ama geçmişin tozlu sayfalarından üstünü hafif silkeleyerek sizlere yeniden anlatmak istedim. Bu vesileyle ömrünü bizlere adayan annelerimizin ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Var olun sevgili okur.
***
Not: Rabiatül Adeviyye ile ilgili daha fazla bilgi almak isterseniz sanatı ve felsefesi ile 13. yüzyılın önemli isimlerinden olan Feriüddin Attar'ın evliyaların hayatları ve sözlerini derlediği ünlü eseri "Tezkiret'ül Evliya"yı alıp inceleyebilirsiniz.
Sevgiyle..
Yorum yazarak Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.