Asıl Mesele
Sabahattin Yamak
27 Ocak 2017 tarihli yazısı
Asıl Mesele
Zaman hızla zamansız akıp geçiyor. Gündelik meseleler bizleri meşgul ederken, bizden yitip
gidenlerin farkına bile varamıyoruz. Dahası bulunduğumuz coğrafyada kim olduğumuzu, neyi,
kimi temsil ettiğimizi gözden kaçırıyoruz.
Köklerimizin, geleneğimizin bilgelik ile hikmetle yoğurulduğunu unutup, başka mecralarda
dolaşıyoruz. Bize dayatılan modern dünyanın algı ve argümanlarında kendimizi bulma çaba
ve gayretimiz sonuçsuz kalacak. Çünkü uyuşmuyoruz, uyuşamıyoruz, en fazla rol
yapabiliyoruz. Kendini dünyanın merkezi gören, bütün normları kendisinin belirlediği ve
diğerlerini yok sayan Batı, elbet bir gün gerçekle yüzleşecek. Biz şarklılar yüzyılların bize
verdiği bilgi birikimi ve deneyimlerimizle Batının zorba, adaletsiz, yok sayıcı, kuşatan,
sömüren zihniyetine karşı, kendi duruşumuzu sergileyeceğiz. Ve o zaman yapmacık, sözde
insan hakları, sözde değerler, sözde hümanizm üzerine kurulan bu düzen değişecektir. Ve
bizler zihinlerimizin özgürleşmesi ile bize vurulan prangalarımızdan kurtulacağız.
Kendi iddiamıza sahip çıkıp, yeryüzünde adil bir dünyanın kurulması için çaba ve gayret
göstermek durumundayız. Bizlerin yalnızca kendimize ait bir iddiamız yok. Yeryüzü ve
gökyüzü arasında ne varsa hepsi bizi ilgilendiriyor. Bizler dağların taşımaya korktuğu emaneti
sırtlanmış, onun gereğini de yüzyıllar boyu yapmış, tatbik etmiş bir medeniyetin bugün ki
varisleriyiz. Zihin dünyamızda hiçbir şey tesadüfi ve alelade oluşan bir şey yok. Hayatı,
dünyayı, ruh ve mana âlemini okuyup, birleştirip harmanlamış ve anlamlandırmış kültürün
temsilcisiyiz. Muhtaç olduğumuz güç ve kudret üzerinde yaşadığımız bu toprakların dağında,
taşında, ovasında, bilgesinde, ihtiyarında, gencinde… Yeter ki bunları görmek isteyecek bir
arzuya ve bunları okuyacak kendi medeniyet değerlerimize uyan bir bakış açısına sahip
olalım. Başkasının gözüyle, gözlüğüyle, bize ait olmayan kavramlarla, değerlerle bunları
bulup, okuma şansımız maalesef yok.
Asli değerlerimize, kültürümüze, örfümüze, geleneğimize sahip çıkacağız. Bu gelenek öyle bir
gelenek ki, bünyesinde zarafeti, nezaketi, inceliği, edebi, usulü, erkânı velhasıl doğruya,
güzele, iyiye ulaşıp, onu tatbik edecek bütün unsurları bünyesinde barındırıyor.
Bütün bunları herkesin bildiği gibi bir geleneğimiz hatırlatıp sözleri noktalayalım. Osmanlı
dönemine cama ya da balkona konan bir çiçeğin renginin ne manalar içerdiğini ve
dışarıdakilere ne mesajlar verdiğine bir bakalım.
“Pencerede sarı çiçek varsa bunun anlamı “Bu evde hasta var, kapının önünde ya da sokakta
gürültü yapma” demekti. Kırmızı çiçeğin anlamı da “Bu evde gelinlik çağına gelmiş, bekâr kız
var. Evin önünden geçerken küfür etme ve konuşmalarına dikkat et” demektir.”
Bir konuyu bu kadar ince, hassas ve derinlemesine düşünen bir anlayış dünyaya huzur ve
mutluluk getirmez mi ?
Vesselam….
Güven toplumunu yeniden inşa etmeliyiz
Yalnızca Kendimiz Olmak
Asıl Mesele
Zor zamanlarda “insanlığın son kalesi” ne sahip çıkmak
Kerbela’nın Sızısı
Kocaeli’den Mardin’e Köprü
Ve Göbeğini Kaşıyan Adam Kazandı!
Toparlanıyoruz
İmam Hatipler yalnızca bu milletin
Bir çıkış
Tüm Yazılarını Listele