Hukuk ve Değişim Derneği İl Temsilcisi Halit Çokan, son günlerde ülke gündeminde genmiş bir yer tutan Başkanlık Sistemi ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu. Öncelikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin referandum önerisini değerlendiren Çokan, mevcut modelin sıkıntılar ürettiğini kaydetti. “Bildiğiniz gibi devletimiz 1982 Anayasası ile yönetilmektedir. Yürürlükte olan bu Anayasamıza göre, hükûmet sistemi olarak ‘Parlamenter sistemi’ benimsemiş bulunuyoruz” diyen Çokan, şu ifadeleri kullandı:
CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI
“Ne var ki; bizim hükümet sistemimizin parlamenter sistem olarak adlandırılsa da bu sistemin gerçek anlamda ve tam anlamıyla parlamenter sistem olarak kabul etmek mümkün değildir. Bizim sistemi kurgulayan irade 1982 Askeri darbesini gerçekleştiren askeri yönetimdir. Bu yönetimin başında Kenan Evren bulunmaktaydı. Kenan Evren Cumhurbaşkanı olmayı tasarladığı için sistemin merkezine Cumhurbaşkanlığı makamını koymuştur. Atamalardan, hükümet politikalarına, dış politikadan en önemli siyasi kararlara kadar Cumhurbaşkanın dâhil olmadığı hiçbir alan bırakılmamıştır. Oysa klasik parlamenter sistemde devlet başkanı olan Cumhurbaşkanın yetkileri semboliktir. Sistem içinde arabulucu rolü oynar.
HEP KRİZ OLDU
Ne var ki 1982 Anayasası Cumhurbaşkanına stratejik ve hayati ehemmiyeti haiz yetkilerle donatılmıştır. Bunun için bizim hükümet sistemimiz anayasa hukuku, kamu hukuku ve siyaset biliminde karşılığı olmayan ancak ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’dir, diyebiliriz. Bu da kendine özgü bir ama gariplikler, çelişkiler içeren bir sistemdir. Sorumlu kanat olan hükümetin karşısında bu kadar geniş yetkilerle mücehhez Cumhurbaşkanlığı makamının olması çok ciddi potansiyel krizleri ve çatışmaları barındıran bir durumdur. Nitekim siyasi tarihimizi bu çatışmaların doğurduğu krizlerle doludur. Sondan başa gidersek, Ecevit-Sezer, Demirel-Çiller, Özal-Yılmaz, Özal Akbulut ve 80 öncesi krizler…
REFERANDUM YAPILDI
2007 yılına geldiğimizde daha önceki Cumhurbaşkanların seçilme usulünden farklı bir şekilde seçim için TBMM’nde 367 milletvekilinin toplanmasını şart koşan Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilen bir yorumla TBMM’nin cumhurbaşkanını seçmesinin önüne geçilerek Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasının önü kapatılmıştır. Bunun üzerine Anayasada Cumhurbaşkanın seçim usulünde değişiklik yapılarak artık Cumhurbaşkanın doğrudan halk tarafından seçilmesi sağlanmıştır. Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanın halk oyuyla seçilmesi ile ilgili düzenleme 21 Ekim 2007 tarihinde referanduma sunuldu. Referandumda yüzde 69’a yakın bir çoğunlukla halk Cumhurbaşkanını seçme düzenlemesini benimsedi.
HALKIN OYUYLA
Bu düzenleme çerçevesinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan ilk defa halkın doğrudan oyuyla ve yüzde 52’lik bir oranla Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanı seçildi.Cumhurbaşkanın doğrudan halk tarafından seçilmesi sistemimizin parlamenter sistem olan yönünü daha da karartmıştır. Cumhurbaşkanın meşruiyet kaynağını direkt halk oyunun oluşturması ve geniş anayasal yetkileri sistemimi, hem parlamenter sistem hem de başkanlık sistemi olma özelliklerini gösterir hale sokmuştur. Bu da sistemin niteliğini ortaya koymak bakımından belirsizliğe sürüklemiştir. Yine, Cumhurbaşkanın normal bir parlamenter sistemde olması gerekenden daha fazla yetkilerinin olması sistemi siyasi kriz ve yönetsel komplikasyonları üretir boyuta getirmiştir.
ÇİFT BAŞLILIK
Sözgelimi bu sistem hükümet etmede çift başlılık sorununu doğurmaktadır. Bu da Cumhurbaşkanın farklı siyasi kanattan hükümetin başka bir siyasi kanattan olması durumunda en ufak anlaşmazlıkta hükümet krizine neden olacağını tahmin etmek için öyle uzun uzadıya tahsil görmeye gerek yoktur. Yine bugünkü haliyle bu sistem yetki ve sorumluluk bakımından dengesizliği içerisinde barındırmaktadır. Bu da ciddi demokrasi kaçaklarına zemin hazırlamaktadır. Demokrasi kaçağının olduğu bir sistemde demokrasi vaadinin tam anlamıyla yerine gelmeyeceğini ifade etmek bile fazladır. Dolayısıyla hem tanımı hem de sürdürülebilirliği son derece sorunlu olan bu sistemle ülkeyi idare etmeyi görmek mecburiyetindeyiz. Ama sistem değişikliğini yaparken bunu elitist ve dayatmacı bir anlayışla yaparsanız bunun kalıcı olması zor olur. Onun için madem bu sistemle bu ülke insanı yönetilecek o halde bunu halka sormaktan daha doğal ve yerinde bir anlayış olamaz. Nitekim Sayın Bahçeli de referandumu işaret ederek bu hususun altını çizmiş olmaktadır.
UCUBE SİSTEM
Siyasi iktidar bu ‘ucube’ sistemle ülkenin idaresinin zor olacağını görüyor. Sistemdeki belirsizliğin krizlere çanak tutacağını yönetsel deneyimi ile tespit etmiş görünüyor. Sayın Bahçeli de en azından iktidarın bu sistemle yol yürümenin mümkün olmadığına ilişkin tespitini paylaştığı görülmektedir. Sanırım bu tespitten hareketle de iktidarın önerdiği başkanlık siteminin halka sorulmasını istiyor. Demokratik düzende meşruiyetin yegane kaynağı halkın onamıdır. Halka sormak en demokratik tavırdır. Nitekim Sayın Başbakan başkanlık sistemi ile anayasa değişikliğinin TBMM’de referandum sınırını aşan üçte ikilik bir oy oranıyla ve sayısal çoğunlukla (367) kabul edilmesi durumunda dahi değişikliği halka sorulacağını ilan etmişti. Bundan daha doğalı da yoktur. Aslında bunun yadırgatıcı tarafı da yoktur.
SÜREÇ NASIL İŞLER?
Çokan, sürecin nasıl işleyeceği ile ilgili ise şunları söyledi: Anayasanın 175. Maddesine Anayasanın veya anayasadaki hükümlerin nasıl değiştirileceğine dair hükümleri içermektedir. Buna göre TBMM üyelerinin yani milletvekillerinin en az üçte bir üyesinin -ki bu günkü sayısal duruma göre 184 milletvekiline tekabül etmektedir- yazılı teklifi ile Anayasanın değiştirilmesi teklif edilebilir. Bu teklif Mecliste iki defa veya başka bir deyişle iki turda görüşülür. Değişiklik teklifinin kabul edilmiş sayılması için mecliste bulunan milletvekillerinin beşte üç oyunu alması gerekiyor ki bu da 330 milletvekilinin oyuna karşılık gelmektedir. 330’un altında bir oy alan teklif kabul edilmemiş yani reddedilmiş sayılır. Teklif 330 ile 366 sayı arasında mesela 335 veya 335 yahut 366 oy ile kabul edilirse o zaman değişiklik teklifinin referanduma sunulması zorunludur. O zaman halk oyuna gidilir.Şayet Meclisteki vekillerin üçte ikilik çoğunluğu ile yani 367 ile kabul edilirse bu takdirde referanduma gitmek zorunluluğu yoktur. Ancak Cumhurbaşkanı isterse 367 ve üstünde bir oyla kabul edilse dahi bu değişikliği referanduma götürür.
SAYISAL ÇOĞUNLUK
Sayın Başbakanın açıklamalarından başkanlık sistemi ile değişiklik teklifi 367’nin üstünde bir sayısal çoğunlukla kabul edilse dahi bunu halkoyuna sunacaklarını söylediğine göre teklifin mecliste kabul edilmesi halinde önümüzde bir halk oylaması olacağı anlaşılmaktadır.Halkoylamasının da nasıl yapılacağı, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanununda gösterilmektedir. Bu kanuna göre Anayasa değişikliğinin Resmi Gazetede yayımlanmasını takip eden altmışıncı günden sonraki Pazar günü oylama yapılır.Bu altmış günlük süreçte değişikliğin taraftarları ile karşıtları propaganda yapma ve halkı ikna etme yoluna girerler. Halk kabul ederse değişiklik kanunlaşır.
NİSAN AYINDA
AK Parti sözcülerinin ve yetkililerinin açıklamalarından değişiklik teklifinin Ocak 2017 başında meclise geleceği kanunlaşma sürecinin ay sonu itibarıyla tamamlanacağını söylemektedirler. Meclisteki süreç Ocak sonunda bitirilirse o zaman halkoylaması için değişikliğin Resmi Gazetede yayınlanmasının üzerinden altmış günün geçmesi bekleneceğine göre bu Nisan 2017 başlarında halkoylaması yapılacağı anlamına gelir.
ASIL KUTUPLAŞMA
Bütün bu tartışmalar son derece şeffaf ve halkın önünde yapılmaktadır. Ayrıca bu tartışmalar nihai olarak halkın onayına sunulacağına göre buradan bir kutuplaşmanın çıkacağı kanaatindeyim. Ama her şeye rağmen şeffaf, katılımcı, açık ve hür tartışma zemininde kutuplaşma olmaz. Herkesin eteklerindeki taşı dökmesine imkân verirseniz o takdirde kutuplaşma olmaz. Ayrıca halkın iradesinin belirleyici olduğu, seçilmişlerin belirli bir süre için seçildiği, süre bitince yeniden halkın seçim ve tercihine başvurulduğu, serbest seçimlerin yapıldığı bir sistem neden kutuplaşma nedeni olsun ki… Şunu ifade etmek isterim ki; asıl mevcut sitemi değiştirmez isek o takdirde belirsizlik, kriz ve kutuplaşma bizi bekliyor.”
Yorum yazarak Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bizim Yaka Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.